Konsorsiyum firmaların iyi tanımlanmış bir proje için birlikte çalışmasıyla oluşan bir yapıdır. Konsorsiyumların ortaya çıkmasının altında yatan ana düşünceler; risk ve maliyet araştırmasının paylaşılması, kısıtlı ekipmanların ve uzmanlıkların bir havuzda toplanması, rekabet öncesi (rekabet ortaya çıkmadan) pazar araştırmasının yürütülmesi ve standartların belirlenmesidir. Konsorsiyumlar farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. En yaygın biçimi merkezileştirilmiş bir havuzda yatırımların toplanmasıyla ortaya çıkan yapı biçimidir. Bir iş birliği biçimi olarak konsorsiyumlar, Avrupa firmaların eski favorisi, Amerikalılar daha sonra kullanmaya geçtiği bir iş birliği türüdür. Japon firmaları ise bireysel yetenekleri ve konsorsiyumları birleştirerek hibrid bir yapı oluşturmuşlardır. Bu farklılıklar yasal, teknik ve rekabetçi sebeplerden dolayı ortaya çıkmıştır.
İlk araştırma konsorsiyumları I. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Bu konsorsiyumların ortaya çıkma nedeni, İngiliz hükümetinin küçük firmaları bir araya getirerek Alman üreticilerle rekabet etmelerini sağlamaktır. Bu firmaların oluşturduğu konsorsiyumlar devlet tarafından büyük destekler almışlardır. 1950’li yıllarda araştırma konsorsiyumu düşüncesi Japonya’da da görülmeye başlanmıştır. Japonya’da da devlet, vergi indirimleriyle bu oluşumları desteklemiştir. Ancak, Japonya’daki yapı İngiltere’den çok farklıdır. Farklı endüstrilerden büyük ölçekli firmalar bir araya gelerek konsorsiyumları oluşturmaktadır. İngiltere’dekinin aksine, konsorsiyumlar proje bazlı ve geçici yapıya sahiptir.
İngiltere’de olgunlaşmış endüstrileri desteklemek amacıyla konsorsiyumlar kurulurken, Japonya’daki konsorsiyumlar geniş Ar-ge (araştırma geliştirme) yeteneklerine sahip firmalarla, ileri teknoloji endüstrisine yönelik kurulmaktadır. ABD diğer ülkelerden daha geç konsorsiyumları benimsemiştir. Bunun sebebi, konsorsiyumların tekelciliğe yakın bir yapıyı ortaya çıkarması ve bunun ABD’nin temel değerlerinden olan «serbest piyasa ekonomisine» ters düşmesidir. Japon konsorsiyumları ile ABD konsorsiyumları da farklı yapılara sahiptir. Japonlarda Ar-ge çalışmaları üye firmalar tarafından gerçekleştirilirken, Amerikan konsorsiyumlarında dış kaynaklardan, özellikle üniversitelerden Ar-ge desteği alınmaktadır. Bu durum Japonya’da üye firmalar arasında koordinasyon sorunu doğururken, ABD’de ise teknolojinin transferi konusunda problemler ortaya çıkmaktadır. Japon konsorsiyumları ürün geliştirmeye odaklıyken, ABD konsorsiyumları fikir geliştirmeye ve fizibilite çalışmalarına odaklıdır.
Konsorsiyumlar birbirleriyle rekabetçi firmalar ve rekabet etmeyen firmalar arasında ortaya çıkabilir. Farklı endüstrilerden firmaların konsorsiyum oluşturması birbirlerinin teknik kapasitelerini tamamlamalarına imkan sağlar. Rekabetin olmadığı ve aynı endüstriden firmaların oluşturduğu konsorsiyumlar ise; güvenlik, sağlık ve çevre gibi alanlarda yasaların ya da standartların değişmesine neden olabilir. Ayrıca, firma düzeyinde ve endüstri düzeyinde çeşitli faktörler konsorsiyum oluşumunu ve katılımını etkileyebilir. (Örneğin– Endüstri düzeyinde; Düşük rekabetin olması, entelektüel varlığa sahiplik; -Firma düzeyinde; Ar-ge kapasitesi, önceki konsorsiyum deneyimleri)